30 Ekim 2012 Salı

Dishonored İnceleme

Klişe Başlangıç
Oyunun en başında, hikaye gereği kraliçeye suikast yapılıyor. Saldırganların bazılarını haklamamıza karşın, kraliçenin öldürülmesine ve kızının kaçırılmasına engel olamıyoruz. Tam da bu noktada şehrin muhafızları olay yerine geliyor. Kanlar içinde yatan bir kraliçe ve yanı başında elinde bıçakla duran bir adam; tablo bu. Doğal olarak bu olayı bizim yaptığımız sanılıyor ve hapse atılıyoruz. Bu noktadan itibaren hapisten kaçmamız ve olayların arkasında kimin olduğunu aramaya koyulmamız ile beraber Dishonored serüveni başlıyor… Hikaye biraz klişe olsa da, oynanış dinamikleri yapıma süreklilik katıyor. Zira göreve başladığınız nokta ile görevin yapılacağı yer arasındaki mesafe daima kısa. Dolayısıyla “Şunu da yapayım, öyle kaparım” derken, saatlerce oyunda kalıyorsunuz.

Oynanış Dinamikleri
Yapım, FPS açısına sahip olsa da aslında bir RPG. Karakterimizin güçleri ve silahları geliştirilebiliyor. Henüz oyunun başlarında elde ettiğimiz teleport ve duvarların arkasını görme gibi özelliklerimiz Rune toplayarak, silahlarımız ise para karşılığı geliştiriliyor. Rune’lar için oyunun haritalarını iyice turlamak gerekiyor zira nereden çıkacakları belli olmuyor. Para ise, çevreye saçılanların dışında, değerli eşyaları çalarak ve hatta askerlerden aşırarak da elde edilebiliyor.


Dishonored PC İnceleme

Yazan: | 24 Ekim 2012 Çarşamba
Font Küçült Font Büyült
Serbest Dünya
Dishonored’ın belki de en ilgi çekici yanı, görevleri sayısız farklı şekilde bitirebiliyor oluşunuz. Zira genellikle birilerine suikast yapmanız gerekiyor ve o kişilere ulaşmak için de birçok yolunuz var. Örneğin bir binaya gireceksiniz ve kapıda askerler var. Oyunda 1-2 kurşun ile kolaylıkla ölebildiğimiz için birilerine saldırırken iki kere düşünmek gerekiyor. Dolayısıyla bahsi geçen binaya kapıdan girmek ölümcül derecede tehlikeli oluyor.

Çok yüksek olmayan hemen hemen her yere tırmanabilen Corvo, bu sayede binaların dış cephelerindeki çıkıntılara ulaşabiliyor. Dolayısıyla binalara pencerelerden girmek mümkün. Teleport özelliğimiz sayesinde yakındaki balkonlara girilebildiği gibi, çatıdaki bir açıklık ya da yer altında, kanalizasyondan da binalara ulaşılabiliyor. Madalyonun bir tarafı birçok alternatife sahip. Bir de hedefinize ulaşma yönteminiz var. Düşmanınızın olduğu odaya balkondan girip, onu hiç beklemediği anda avlayabilirsiniz. O yokken içkisine zehir koyabilirsiniz. Dışarıya çıktığı bir anda yakalayabilirsiniz veya uzaktan crossbow’unuzu kullanarak sessizce işini bitirebilirsiniz. Tabii isterseniz ön kapıdan tabancayla bağıra çağıra da içeriye girmeniz söz konusu… Dishonored, bu konuda benzerlerinden birkaç adım ötede.


Özgürlük Güzel Ama Yapay Zeka…
Yapımdaki bu özgür tasarım ilk bakışta gayet hoş görünse de, yapay zeka bu güzel tabloyu biraz bozuyor. Zira karanlıklarda saklanırken sizi hiç göremiyorlar. Yaklaşık 5 metre mesafede, yanlarında duruyorsunuz, fark etmiyorlar… Çevresinden dolaşıyorsunuz hiç hissetmiyorlar… Buna karşın sese duyarlı olmaları çok güzel.  Ayrıca şüphelendikleri bir durum olduğunda, çevreyi araştırmayı ihmal etmiyorlar.

Grafikler ve Sesler
Artık eskimeye başlayan Unreal Engine 3 ile hazırlanan grafikler, uzaktan hoş görünse de, yaklaştıkça detay seviyesindeki zayıflığı yüze vuruyor. Karakter yüzleri fena görünmese de, hem animasyonlarda hem de çevre detaylarında Dishonored, günümüz standartlarından uzakta duruyor. Seslendirmelerin çok başarılı olduğu yapımda, müzikler ise belli belirsiz kalıyor. Gizliliğin ön planda olduğu böyle bir oyunda, sık sık heyecan verici anlar yaşamak mümkün. Anahtar deliğinden izlediğimiz hedefimizin aniden bize doğru yaklaştığını gördüğümüzde, bu anın atmosferini destekleyecek bir müzik maalesef yok!


Sonuç 
Dishonored, Skyrim’den sıkıldığımız ve BioShock Infinite’i beklediğimiz şu günlerde adeta ilaç gibi geldi. Belki de oyunun en büyük şansı, çok iyi bir zamanda satışa sunulmuş olması. Tam anlamıyla bir boşluk doldurdu Dishonored. Ancak oyuna haksızlık etmemek gerek zira Arkane Studios gerçekten iyi iş çıkarmış. Kendinizi bir binanın 5. katında, dış cephedeki bir çıkıntıda eğilmiş, camdan içerideki avınızı izlerken bulduğunuzda, gerçek bir suikastçı olduğunuzu hissediyorsunuz. Steampunk atmosferi de işin takdire şayan bir diğer tarafı. Grafiklerdeki detayların zayıf oluşu ve müziklerdeki problemler, yapımın tadını kaçırmıyor.

Genel olarak bakıldığında Dishonored, son zamanlarda satışa sunulmuş en başarılı yapımlardan biri. BioShock Infinite’i beklerken son derece keyifli saatler vadediyor…
Puan: 8.8/10



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder